............ Gözlerimi kapat der gibi baktı bana, sırtını Ankara'nın en eski, en kirli boyasını taşıyan binasının duvarlarına yaslamışken. Beş dakika olmuş muydu bilmiyorum göreli o bitmiş bedeni.Yüzüne baksam anlayabilir miydim çektiklerini? Eline dokunsam anlatabilir miydi yarım bıraktıklarını? Konuşabilir miydi benimle biraz daha zamanının olduğunu bilse. Var mıydı o kadar gücü, eğer zamanında çok içten birilerini sevmişse? Zerre kadar umut ışığı yoktu gözlerinde, sonların bir başlangıç olduğuna dair. Eksik kelimeler saklıydı belki ceketinin iç cebinde
Yanına gidip eğildiğim anda fark ettim sakallarının dört renk olduğunu. Kızıl, siyah, sarı ve kahve. İster miydi o renk cümbüşünün içinde gözlerini kapatmamı. Gerçekten ben miydim o anda onun yanında olan ve onun yanında olmak zorunda olan? Oysa ki büyümemiştim yeteri kadar, hayatın acı, ağır gerçekleriyle yüzleşmek için .
Gözlerini kaparken hissettim nefesini ve o zaman öğrendim insanın son nefesinin soğuk olduğunu...
Çağatay Akçay