25 Ocak 2011 Salı

Kiremitte Levrek

Bileklere kadar ıslatmalı deniz nerden baksan elli metre boyunca
Bahçede  kasımpatları
Uzaklarda balıkçı tekneleri ağlarını bırakırken denize
Güneş tepelerin arkasından batmaya yüz tutmalı
Sahilde yürürken yaşlı amcalar, teyzeler
Herşeyden habersiz kıvırcık saçlı çocuk
Taşlarını sektirememeli en az üç kere

Kiremitte levrek kokusu
Ne de güzel  kokar burnuma
Beni öldürecek olan sigaramı
Büyük bir keyifle içime çekerken

Ellerim dolu görmüyor musun derken
Mutlaka bir şey istemeliyim senden 
Kendi yapabileceğim bir şey olmalı  üstelik
Ama mutlaka senden istemeliyim kıçımı kaldırmadan
Güneşi doğurtan bensem
Batışını da  izlemeliyim bu akşam  üstünde
Hem sen nereden bileceksin
Bütün gün
Bütün güzellikleri seyretmenin
Ne kadar yorucu bir keyif olduğunu

Sefa pezevenkiyim bugün valla
Ne uyandığımdan beri dört kere önümden geçen
Süt mısır sattığını iddia eden bıyıklı amca keyfimi kaçırabilir
Ne de  her yanından geçen insana "çekil" diye bağıran 
Taşlarını denize atan kıvırcık saçlı çocuk

Komşunun palavralarını uzaktan duymalıyım
Malum hep bağırarak konuşur gavat
Yeni yetme kızlara yalan kahramanlıklarını anlatırken
Oysa ki akşam karısının nereden geleceğini bilmiyorki garibim

Kiremitteki levreği tabağa koyarak gelmelisin yanıma
Levrek zerre kadar umrumdamı  olur sanıyosun
Sen bana gelirken?
Huzurlu bir gülümseme yerleşmeli yüzüme 
Sana kaşlarımın altından bakarken
Levrek bir tarafa
Tabak bir tarafa saçılmalı 
Sana ilk gördüğüm zaman ki gibi 
Sımsıkı sarılırken

Herşeyi hemen istiyorsun Çağatay
Çocukken de böyleydin hep
Bekle biraz bakalım 
Daha zamanı var...

Çağatay Akçay