25 Ocak 2011 Salı

Geldiler

Bana geldiler.

Hem de ne geldiler. Sağlı, sollu geldiler. Dökülürken dilinden kelimeler, alabildiğince fazla alacaksın onlardan nasibini. Haksızlık etmeyeceksin onlara, durdurmaya çalışmayacaksın.

Ankara bugünlerde soğumaya başladı. Ne de güzel oldu işin aslı. Doğum günüm yaklaşırken havanın sıcaklığından ziyade içimi ısıtan umutlarımın sıcaklığını hissediyorum bu gece. Bu gece yok. En azından bu gece umut var yarınlara taşımayı ümit ettiğim umutlarım var. Siyah değil bu gece, karanlık değil gökyüzü. Işık görüyorum uzaklarda bir yerde. Seninde ellerin sıcak biliyorum bu gece.

Kara kara gelemediler bu gece. Sıkıştıramadılar beni köşeye. Yüzümü örtemediler, engelliyemediler nefes almamı. Sebep yok diye düşünmüyorum bu gece. Kendi sebebimi yaratırım gerekirse.

Umutsuzluk, nefessizlik, çaresizlik, sevgisizlik be bütün ‘’sizlikleri’’ yok ediyorum. ‘’Bile’’ler yok bu yazımda ama sarı var, turuncu var, pembe var, turkuaz var ve sıcak renklerin her tonu var. Hatta senin ismini koyabileceğin yeni renkler bile çıkarabilirsin eğer dikkatle okuyacak olursan.

Güneş her gün doğmaz üstüne. Bugün üstüme doğacak konuştum kendisiyle. Ağaç dallarını sallayacağını söyledi, inanır mısın hem de biraz önce. İnanma istersen çoğu şeye ama ben inandım ve inanmak istiyorum tüm güzelliklere.

Biraz umut fışkırsın bu gece. Birazları çoklara çevirmek aslında bizim elimizde.

Birazlarınızın çoğalması dileğiyle… 

Çağatay Akçay